18 Ekim 2009 Pazar

Heidenfest Dortmund 08

Party.San 08 dönüşü Alman arkadaşlarımın sayesinde Myspace'e daha çok takılmaya başlamıştım. sürekli birilerinin profilindeki değişik şarkıları dinleyip duruyordum ve bir gün şu anda hatırlamadığım bir kızın profilinde Eluveitei'nin Inis Mona adlı şarkısını duydum ve hemen albümü indrdim. yine o gün bu İsviçreli grubun Manegårm, Finntroll, Thyrfing ile beraber Heidenfest adı altında gezici bir festivale katılacağını öğrendim. zaman dardı ama ben kararıım vermiştim, 8 Kasım 2008 cumartesi günü Dortmund'da Heidenfest'e katılacaktım. hemen izin ve vize işlemlerini hallettim. 7 kasım'da Düsseldorf'a uçtum, trenle Dortmund'a geçtim ve otele yerleştim.


ilk gün biraz dinlendikten sonra Borussia Dortmund'un stadı olan Signal Iduna Park'a gittim, stad ve çevresi oldukça büyüktü. daha sonra şehire gittim, noelden önce kurulan pazar yine kurulmuştu ve orada çok vakit geçirdim, bratwurst yedim, kendime birkaç şey aldım ve fotoğraf çektim. baya gezdikten sonra acıktım ve küçük bir yunan restaurantında yemek yedim, ardından bir metal bara gidip bira içip eğlendim.


ertesi gün kahvaltıyı ettikten sonra odama çıktım ve odayı havalandırmak için pencereyi açayım derken pencere bozuldu ve resepsiyonu aradım. resepsiyondakiler 5 dakika içerisinde birini gönderiyoruz dediler ama 10 dakika geçmesine rağmen kimse gelmedi, o sırada bende tuvalete girdim, tam tuvalettteykenkapı açıldı ve bir bayan ve bir usta odaya girdi, odada tek olduğum için tuvaletinkapısı açıktı ve ben apar topar donlarımı topladım. pencereye baktılar ve "beyefendi ama bu bozuk!" dediler. bende " zaten bende sizi bunun için çağırmıştım." dedim.
beni hemen bir yandaki odaya aldılar böylece iki gün içerisinde iki farklı odada kalmış olacaktım.


diğer odaya geçtikten sonra toparlanıp hediye almak için şehre gittim, zamanım azdı çünkü saat 12'de konser salonunun kapıları açılacak ve saat 13'de konserler başlayacaktı. salonun önünde tek başıma beklerken, kendimi yine ait olduğum yerde hissettim, çeşit çeşit metalci insan kızlı-erkekli bira içiyorlardı. konsere chain mail ile geleni ve kilt giyenleri de vardı.

kapılar açıldığında içeride yiyecek ve giyecek standlarının olduğu yere yöneldim, kendime bir eluveitie t-shirt'ü almak için bir standa yöneldiğim sırada Manegårm'ın kemancısı olan sarışın kıvırcık saçlı elemanın yanımda olduğunu farkettim ve biraz muhabbet ettik.

sonunda konserler başladı:
grupların sıralamasını tam hatırlayamamakla birlikte edindiğim izlenimler şu şekilde:

dyrathor-ger: festivale katılan yerli gruptu. daha önce hiç dinleme olanağım olmamıştı kendilerini ama gayet başarılılardır.
catamenia-fin: onca güzel şarkıları olmasına rağmen neden konserde en eğlencesiz şarkıları seçtiklerini anlayamadım. aslında çok güzel gruptur...
manegarm-swe:canımız ciğerimiz, sigrblot, I evig tid ve hemfard çalarak beni mest ettiler.
thyrfing-swe:seyirci ile iletişimi kuramadıkları için çaldıkları şarkılar sürekli karambole gitti. kendilerinden beklendiği performansı gösteremediler.
equilibrium-ger:eğlenceli şarkıları ve melodileri ile herkesi orta çağa geri götüren bir grup.
enslaved-nor: progresif viking metal tarzında olan bu grupta çok köklü ve sağlam şarkılara sahip.
primordial-ire: pagan metal türünde müzik yapan grup gerçekten sağlamdı.
eisregen-ger:thüringen eyaletinden gelen black metal grubu herkesin sevgilisi idi ve gerçekten de seyircileri coşturdu.
finntroll-fin:bizi trollhammern şarkıları ile zıp zıp zıplatan, sonra kafa sallatarak boynumuzu ağrıtan en eğlenceli gruptu.
eluveitie-swi:isviçrede olmalarına rağmen celtic metal türünü çok başarılı bir şekilde icra eden bu grup, primordial breath ve inis mona şarkılarında bütün salonun coşmasını sağladılar.

en son konseri beklerken almanın biri yanıma geldi ve muhabbet etmeye başladık, sonra bir arkadaşı ile daha tanıştırdı, derken başka bir standda Steffi adında şirin bir kızla muhabbet etmeye başladım. derken birbirimize bira ısmarlamaya başladık ve baya muhabbet ettik. konser bittiğinde oradan ayrılmak istemiyordum ama ayrılmam lazımdı, otelin bulunduğu caddede bir arap-türk büfesi buldum pizza yedim ve aynı konserden çıkmış hollandalı bir çocuk ile muhabbet ettim.

ertesi gün kalkıp Bielefeld'deki arkadaşım İsmail'in doğum günü için yollara düştüm, Bielefeld'e gidşimin üzerinden 2 sene geçmesine rağmen oradaki çocuklar beni tanıdı ve baya muhabbet ettik, İsmail ile berbar börek yaptık, almanlar böreğe bayıldı. tamamenyalnız geçen iki günün ardından, doğumgünü partisinde çok eğlendim, ertesi gün sabah kalkıp İsmail, onun kız arkadaşı Joke ve ben tren istasyonuna gittik. Joke'da Prag'a trenle gidecekti, tesadüfen partide tanıştığım bir kız da benimle aynı trene bindi ve neredeyse Düsseldorf'a kadar beraber gittik. düsseldorf'tanuçakla İstanbul'a döndüm ve geceyarısı otobüs ile Bursa'ya geldim...


23 Şubat 2009 Pazartesi

Party.San 2008

Legefeld'deki otobüse saatlerine dikkat etmediğimizden dolayı taksi ile 5-6 km uzaktaki Bad Berka'ya gitmeye başladık. Yolda üniformalarını giymiş metalci erkek ve kız kardeşlerimizi gördük, v eyavaş yavaş festival alanına yaklaşırken büyük sahneyi gördük. Kürşat Abi'yi bilmem ama ben ilk kez o anda çok heyecanlanmıştım.
Party.San , Wacken yada Hellfest gibi değil de daha samimi daha az kalabalık, maksimum on bin kişiye ev sahipliği yapan bir festival. Tabi daha az kalabalık olmasının bir nedeni de, daha çok death, black, grindcore, deathcore gruplarının çağırılması önem taşıyor. Ayrıca daha az kalabalık olunca, daha sıkı dostluklar kuruluyor...
google earth koordinatları: 50.901625,11.26605


Party.San 2008 sahnesi "Hell is here"



Evi, Kürşat Abi ve Ron...

Ron, Evi'ye Türkiye'den iki metalci gelecek dediğinde Evi "Metalci bir Türk olabilir ama iki metalci Türk ancak bir mucizedir." cevabını vermiş...

Festival alanına girmek için bileklikleri takıyorlar efendim, bu bileklikler oradaki insanlar için çok önemli, geçmiş festivallerdeki bileklikleri çıkarmayıp bunları rütbe edası ile göstermek ayrı bir zevk onlar için. Hatta bir fotomuhabiri ablada el bileğinden dirseğine kadar bileklik vardı.



Genelde Wacken bileklikleri taşıyan bir Alman kızı...

çıkan gruplar ve kısaca yorumlarım ise şu şekildedir:

7 ağustos perşembe:

20:00 - 20:45 - Purgatory(ger)-death metal = valla weimar'da ve KZ Buchenwald'da geziyorduk dinlemedim .
21:00 - 21:45 - Deadborn(ger)-death metal = bunlar çalarken giriş sırasındaydık...
22:00 - 22:45 - Farsot(ger)- black metal= güzel grupmuş, tavsiye ederim.
23:00 - 23:45 - Skyforger(ltv)- pagan metal= en kötü parçalarını çalarak beni hayal kırıklığına uğrattılar. nerede battle of plakani...
00:00 - 01:30 - Dismember(swe)-death metal = züppper grup, sahne performansları harika...

8 ağustos cuma:

13:45 - 14:30 - Irate Architects(ger)-death grind metal= otelden bad berka'ya geliyorduk o sırada.
14:45 - 15:30 - Defloration(ger)-death metal= iyi gruplarmış...
15:45 - 16:30 - Tyrant(swe)-black metal= tavsiye ederim herkese...
16:45 - 17:30 - Hail Of Bullets(nl)-death metal= bunlar da güzel çalıyor...
17:45 - 18:30 - Lividity(us)-death grind= bunların allah belasını versin diyorum. ne müzikleri müzik, ne vokalleri vokal. ha dinleyene saygım sonsuz o ayrı mesele. ben valla hiç beğenmedim.
18:45 - 19:30 - Kampfar(nor)-black metal= bu elemanları zaten dinliyordum, baya da güzel çaldılar...
19:45 - 20:30 - Tyr(far)-folk metal= festivale renk katan gruplardan. zaten seviyordum. folk metal seven biri kaçırmasın. bunda kafa sallayan bunlarda da kafa sallar; primordial, kromlek, manegarm, korpiklaani, lumsk...
20:45 - 21:45 - Unanimated(swe)-death metal= güzel grup.
22:00 - 22:45 - Endstille(ger)-black metal= arkadaşımız bateristlerinden birer t-shirt almış. manyak bir grup hakkaten. logolarında mg-42 var, gerçekten de o hızda müzik yapıyorlar....
23:00 - 00:00 - Bloodbath(swe)-death metal= süper grup...
00:15 - 01:30 - Bolt Thrower(uk)-death metal= festivalin en ağır topu, gözdesi, canımız ciğerimiz, dinleyen manyak, dinlemeyen pişman olur. sahnede harikalardır. the kill chain şiddetle tavsiye edilir... hayranları iron maiden'dan aşağı kalır grup değilsiniz diye wacken 08 yerine oylama sonucu party.san 08'de çalmaya karar veren old school'un bağrından gelmiş grup...

9 ağustos cumartesi:

13:45 - 14:30 - Imperious Malevolence(bra)-death metal= weimar'da alışveriş yapıyorduk.
14:45 - 15:30 - Insision(swe)-death metal= alışveriş.
15:45 - 16:30 - Facebreaker(swe)-deat metal= alışveriş
16:45 - 17:30 - Koldbrann(nor)-black metal= alışverişten dönüyoruz.(merak etmeyin size de birşeyler aldık)
17:45 - 18:30 - General Surgery(swe)-death metal= isimlerinin önüne hep dr koyan elemanlar, bunları pek dinlemedik, alanda uyuyorduk...
18:45 - 19:30 - Vreid(nor)-black metal= sıkı grup tavsiye ederim...
19:45 - 20:30 - Maroon(d)-metal core= hiç tarzım değil, sevene bırakıyorum kendilerini.
20:45 - 21:30 - Impaled Nazarene(fin)-black'n roll= ilginç bir grup...
21:45 - 22:45 - Legion Of the Damned(nl)-trash metal= özlediğimiz, beğendiğimiz tatlar. konserlerinin sonunda creeping death'in bir bölümünü çalarak metallica'cı gençlerimize selam gönderdiler...
23:00 - 23:45 - Behemoth(pl)-death metal= festivalde en çok beğendiğim grup oldular. o nasıl bir sahne tasarımıdır. hele basçı ile diğer gitaristin üzerine çıktıkları stand mükemmel olmuştu. vokal-gitarist konserin ortasında incili yırtıp seyircilere attı. dinleyin, şiddetle tavsiye edilir. adamlar yılın 365 günü turnedelermiş, stüdyolarını vs. tur otobüsünde yapıyorlarmış. iyi müzisyenler...
00:00 - 01:30 - Obituary(us)-death metal= ustalara saygı kuşağının son bölümü. kim sahnede nerede duracak, seyirci ile iletişim nasıl kurulmalı vs. bütün bunlar bu konserde izlenilmesi gereken şeylerdi. efsane gruptur, ayrıca çok mütevazi adamlarmış....

tadı damağımızda kaldı, ülkemizde böyle bir festivali değil organize etmek, organize etseniz bile gidecek adam bulamazsınız. yazın almanyadaki festivallerde gidebilmek için, kışın it gibi çalışıp para biriktirmeye çağırıyorum herkesi.




14 Şubat 2009 Cumartesi

Weimar 2008

6 ağustos 2008 çarşamba günü Kürşat Abi (nam'ı diğer Bolth Thrower Abi) ile İstanbul'dan Frankfurt'a eğlenceli bir uçuştan sonra Fraport'a iniyoruz. Uçaktan tam inerken Murat Didin ile karşılaşıp sohbet etmeyi ve fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmiyoruz. Koştura koştura Weimar'a gidecek olan tren için tren hareket merkezine gidiyoruz. On dakika içinde kalkacak Weimar treni için çabucak ilgili perona gidiyoruz ve tren ebiner binmez, Kürşat Abi'nin emektar Nokia'sında DT-1 isimli bir operatör gözüküyor. Bundan kıllanan Kürşat Abi'nin isteğini kırmayarak koridorun diğer tarafında oturan bir kız ve oğlana almanca " afdersiniz, burada dt-1 yazıyo ne demek, yerel operatör mü bu?" derken onların da badberka'ya party.san'a gittiklerini öğreniyoruz. bizim de oraya gittiğimizi öğrenince yüzlerindeki komik şaşkın ifadeyi görseniz gülmekten yerlere yatardınız. ne yazık ki onların Almanya'da gördükleri Türkler metal denen müzik türünü dinlemedikleri için orada bizim gibi Türkiye'den gelen metalciler ilginç karşlanıyor. hatta bizim alkol içmediğimiz, bratwurst yemediğimizi bile aralarında konuşurken kendilerine o ürünleri onlardan daha fazla tükettiğimi söyleyince iyice şaşırmışlardı.
İki saat kırk dakika süren tren yolculuğu ardından, daha önce internet sayesinde indirdiğim yerel otobüs tarifesini çıakrınca bu sefer şaşırma sırası Kürşat Abi'ye gçiyor. 5-10 dakika sonra kalacağımız otelin bulunduğu legefeld' e doğru bavullarımızla beraber otobüse biniyoruz, otele gelince hemen odaya yerleşiyoruz. Kürşat abi tuvalate girince yine şok geçiriyor:))
biraz dinlenip uyuduktan sonra, eski doğu almany'da yer alan bu köyü gezmeye çıkıyoruz, sokaklarda park etmiş arabalar ve nadiren bisiklete binen insanlardanbaşka kimse yok. derken bizimle aynı otelde kalan ve party.san'a gelen yunanlı arkadaşları görüyoruz, yemek yiyebileceğimiz bir yer soruyoruz ve bize hemen ilerideki "El Greko" restaurant'ı gösteriyorlar.
güzel bir Yunan yemeğinden sonra, restaurantın sahibi ile konuşuyoruz ve Türkiye'den geldiğimizi söleyince adam bize " Vre kardeşim, Selamın aleyküm" diyerek sarılıyor ve bizde şaşkınlıkla "iyi madem biz de sarılalım" moduna giriyoruz, "birşey ihtiyacınız var mı ?" sorounsa ise normal içielcek su diyoruz, ve bize "Bikoç" marka iki şişe su veriyor. yalnız adamın verdiği su, bizim çeşmeden akan sudan daha kötü....

7 ağustos 2008 perşembe:

güzel bir sabah kahvaltısı ardından Kürşat Abi'yle daha önce Weimar'da belirlediğim gezilecek görülecek yerler turu için Weimar'a gidiyoruz. Weimar, Thüringen eyaletinde yer alan, başta Goethe ve Schiller olmak üzere bir çok ünlü sanatçıya ev sahipliği yapmış ve bu yüzden "Avrupa Kültür Başenti" ünvanını almış kendi halinde küçük bir Alman şehri.















Schiller'in evi



Goethe'nin evi

İki büyük usta ve başka diğer yerleri gezdikten sonra, ettersberg dağı eteğinde bulunan bir zamanlar Nazi'lerin binlerce insanı katlettiği ve almay'da bulunan en büyük toplama kamplarındna biri olan Buchenwald' a dorğu gidiyoruz. İbne otobüs şoförü bizi kampın uzağında Ettersbgerg dağının oralarda bir yerde bırakıyor ve onun yüzünden yaklaşık 45 dakika orman içinde sürecek bir yürüyüş başlıyor. Kürşat Abi ile orman içinde bir Nazi askeri gelip bizi vursa kimsenin ruhu duymaz diye tırsa tırsa yürüyoruz. derken eski bir gözetleme kulesi ve az sonra da dikenli teller ile bir zamanlar insalık adına yapılmış vahşetin ortasına ulaşıyoruz. sırası ile Krematoryum'u, hücreleri geziyoruz.
sürecek bir doğa yürüyüşü başlıyor.

Krematoryum

Toplama kampının ana giriş kapısı

Buradaki herşey bizim kanımızı donduruyor, bir zamanlar burada acı çekerek ölen insanların fotoğraflarını ya da onlara ait izleri görmek gerçekten ürkütücü.

Buchenwald ziyretmiziden sonra koştura koştura Legefeld'deki otele gidip festival içinhazırlıklaır yapmaya başlıyrouz...