İki saat kırk dakika süren tren yolculuğu ardından, daha önce internet sayesinde indirdiğim yerel otobüs tarifesini çıakrınca bu sefer şaşırma sırası Kürşat Abi'ye gçiyor. 5-10 dakika sonra kalacağımız otelin bulunduğu legefeld' e doğru bavullarımızla beraber otobüse biniyoruz, otele gelince hemen odaya yerleşiyoruz. Kürşat abi tuvalate girince yine şok geçiriyor:))
biraz dinlenip uyuduktan sonra, eski doğu almany'da yer alan bu köyü gezmeye çıkıyoruz, sokaklarda park etmiş arabalar ve nadiren bisiklete binen insanlardanbaşka kimse yok. derken bizimle aynı otelde kalan ve party.san'a gelen yunanlı arkadaşları görüyoruz, yemek yiyebileceğimiz bir yer soruyoruz ve bize hemen ilerideki "El Greko" restaurant'ı gösteriyorlar.
güzel bir Yunan yemeğinden sonra, restaurantın sahibi ile konuşuyoruz ve Türkiye'den geldiğimizi söleyince adam bize " Vre kardeşim, Selamın aleyküm" diyerek sarılıyor ve bizde şaşkınlıkla "iyi madem biz de sarılalım" moduna giriyoruz, "birşey ihtiyacınız var mı ?" sorounsa ise normal içielcek su diyoruz, ve bize "Bikoç" marka iki şişe su veriyor. yalnız adamın verdiği su, bizim çeşmeden akan sudan daha kötü....
7 ağustos 2008 perşembe:
güzel bir sabah kahvaltısı ardından Kürşat Abi'yle daha önce Weimar'da belirlediğim gezilecek görülecek yerler turu için Weimar'a gidiyoruz. Weimar, Thüringen eyaletinde yer alan, başta Goethe ve Schiller olmak üzere bir çok ünlü sanatçıya ev sahipliği yapmış ve bu yüzden "Avrupa Kültür Başenti" ünvanını almış kendi halinde küçük bir Alman şehri.
Schiller'in evi
Goethe'nin evi
İki büyük usta ve başka diğer yerleri gezdikten sonra, ettersberg dağı eteğinde bulunan bir zamanlar Nazi'lerin binlerce insanı katlettiği ve almay'da bulunan en büyük toplama kamplarındna biri olan Buchenwald' a dorğu gidiyoruz. İbne otobüs şoförü bizi kampın uzağında Ettersbgerg dağının oralarda bir yerde bırakıyor ve onun yüzünden yaklaşık 45 dakika orman içinde sürecek bir yürüyüş başlıyor. Kürşat Abi ile orman içinde bir Nazi askeri gelip bizi vursa kimsenin ruhu duymaz diye tırsa tırsa yürüyoruz. derken eski bir gözetleme kulesi ve az sonra da dikenli teller ile bir zamanlar insalık adına yapılmış vahşetin ortasına ulaşıyoruz. sırası ile Krematoryum'u, hücreleri geziyoruz.
sürecek bir doğa yürüyüşü başlıyor.
Krematoryum
Toplama kampının ana giriş kapısı
Buradaki herşey bizim kanımızı donduruyor, bir zamanlar burada acı çekerek ölen insanların fotoğraflarını ya da onlara ait izleri görmek gerçekten ürkütücü.
Buchenwald ziyretmiziden sonra koştura koştura Legefeld'deki otele gidip festival içinhazırlıklaır yapmaya başlıyrouz...
biraz dinlenip uyuduktan sonra, eski doğu almany'da yer alan bu köyü gezmeye çıkıyoruz, sokaklarda park etmiş arabalar ve nadiren bisiklete binen insanlardanbaşka kimse yok. derken bizimle aynı otelde kalan ve party.san'a gelen yunanlı arkadaşları görüyoruz, yemek yiyebileceğimiz bir yer soruyoruz ve bize hemen ilerideki "El Greko" restaurant'ı gösteriyorlar.
güzel bir Yunan yemeğinden sonra, restaurantın sahibi ile konuşuyoruz ve Türkiye'den geldiğimizi söleyince adam bize " Vre kardeşim, Selamın aleyküm" diyerek sarılıyor ve bizde şaşkınlıkla "iyi madem biz de sarılalım" moduna giriyoruz, "birşey ihtiyacınız var mı ?" sorounsa ise normal içielcek su diyoruz, ve bize "Bikoç" marka iki şişe su veriyor. yalnız adamın verdiği su, bizim çeşmeden akan sudan daha kötü....
7 ağustos 2008 perşembe:
güzel bir sabah kahvaltısı ardından Kürşat Abi'yle daha önce Weimar'da belirlediğim gezilecek görülecek yerler turu için Weimar'a gidiyoruz. Weimar, Thüringen eyaletinde yer alan, başta Goethe ve Schiller olmak üzere bir çok ünlü sanatçıya ev sahipliği yapmış ve bu yüzden "Avrupa Kültür Başenti" ünvanını almış kendi halinde küçük bir Alman şehri.
Schiller'in evi
Goethe'nin evi
İki büyük usta ve başka diğer yerleri gezdikten sonra, ettersberg dağı eteğinde bulunan bir zamanlar Nazi'lerin binlerce insanı katlettiği ve almay'da bulunan en büyük toplama kamplarındna biri olan Buchenwald' a dorğu gidiyoruz. İbne otobüs şoförü bizi kampın uzağında Ettersbgerg dağının oralarda bir yerde bırakıyor ve onun yüzünden yaklaşık 45 dakika orman içinde sürecek bir yürüyüş başlıyor. Kürşat Abi ile orman içinde bir Nazi askeri gelip bizi vursa kimsenin ruhu duymaz diye tırsa tırsa yürüyoruz. derken eski bir gözetleme kulesi ve az sonra da dikenli teller ile bir zamanlar insalık adına yapılmış vahşetin ortasına ulaşıyoruz. sırası ile Krematoryum'u, hücreleri geziyoruz.
sürecek bir doğa yürüyüşü başlıyor.
Krematoryum
Toplama kampının ana giriş kapısı
Buradaki herşey bizim kanımızı donduruyor, bir zamanlar burada acı çekerek ölen insanların fotoğraflarını ya da onlara ait izleri görmek gerçekten ürkütücü.
Buchenwald ziyretmiziden sonra koştura koştura Legefeld'deki otele gidip festival içinhazırlıklaır yapmaya başlıyrouz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder